Ünlü Üç Silahşorlar kitabının yazarı Alexandre Dumas, yazılarının çoğunu parayla tuttuğu yazarlara yazdırdı. Bölüm başına para aldığı için, yazılarını durmadan uzattı. Nedir, yazdıkları okuyucunun çok hoşuna gittiğinden, yayımcılar onun bütün romanlarını bastılar.
Hizmetçi kadının heyecanlı bir şekilde uzun uzun anlattıklarını dinledikten sonra üç arkadaş kesin kararlarını verdiler. İngiltere’ye gideceklerdi. Bunun için de önce yaşadıkları yer olan Paris’ten çıkmaları ve kendilerini İngiltere’ye götürecek bir tekne bulabilecekleri en yakın limana ulaşmaları lazımdı.
Koca göbekli adam, kendinden beklenmedik bir çeviklikle ilk masaya koştu. Oturdu. Masanın üzerindeki sarı renkli kağıtları hızlıca karıştırdı. Biraz sonra aradığını buldu. Süslü bir el yazısıyla Paris’ten İngiltere’ye geçmek isteyen bir kişinin kullanabileceği en yakın iki liman olan Calais ve Manche kasabaları hakkında ayrıntılı bilgilerdi bunlar. Adam gülümsedi. Bir kağıda hızla notlar aldı.
Üç arkadaş, limana ulaşmadan önce yolları üzerindeki kasabalardan birinde bir gece geçirmek zorundaydılar. En uygun yer neresi olabilirdi? Hangi kasabada, hangi handa kalırlarsa gerçeğe daha yakın olurdu?
Koca göbekli adam, bu kez ikinci masaya koşup oturdu. Buradaki kağıtların rengi yeşildi. Başka bir el yazısıyla yazılmış yazıları gözden geçirmeye başladı. Az sonra yüzü aydınlandı. Hiç kuşkusuz, gecenin geçirileceği en uygun yer Meung kasabasıydı. Kasabadaki hanlar hakkında verilen bilgileri de okudu. ‘Şen Değirmenci’ adlı hanı gözüne kestirdi. Sonra ansızın aklına başka bir fikir geldi. Yıllardır üç arkadaş halinde gezip durmakta olan bu adamları biraz kalabalıklaştırsa, mesela onlara bir kişi daha eklese hiç de fena olmazdı. Hemen Meung kasabası halkı hakkında yazılanları okumaya koyuldu. Kasabada yaşayanların çoğunluğunun Gaskonyalı olduklarını öğrenince iyice keyiflendi. Bu saf ama kavgadan, düellodan çok hoşlanan Gaskonyalılardan bir arkadaş bulabilirdi. Kağıtlardaki isim örneklerine baktı. Biraz sonra gördüğü d’artagnan adını beğendi. Bütün bunları da hızla notlarına ekledi.
Şişman adam, evinin büyük salonundaki altı masanın birinden diğerine koşarak ve bu masalardaki her biri ayrı renkte kağıt yığınlarını okuyarak not almayı sürdürdü. Sonra kendi özel odasına geçti ve odanın neredeyse tamamını kaplayan kocaman ceviz masaya oturdu. Mürekkep hokkasını, kaz tüyü kalemlerini, kurutma tozlarını her zamanki yerlerine özenle çekti. Her şeyin tamam olduğunu görünce çıngırağı çaldı. Yardımcı kadın içeriye girdi. Elindeki gümüş tepsiyi masaya bırakıp, sessizce çıktı…
Köşe yazısının tamamını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.
ALINTI KAYNAK: https://www.muhalif.com.tr/haber/birimiz-hepimiz-hepimiz-birimiz-icin-118371