Ana Sayfa Yaşam 13 Mart 2023 119 Görüntüleme

‘Biz hiç terk etmedik ki geri dönelim’

class=”medyanet-inline-adv”>

Ekip arkadaşım Gizem Coşkunarda’yla 6 Şubat depremlerinin ertesi günü bölgeye doğru yola çıkmıştık. Hatay’a vardığımızda distopik bir dünyayla karşılaşmıştık. Hep söylendiği gibi şehirde adeta atom bombası patlamıştı. İlk olarak 600 Konutlar Sitesi’ne gidip enkazdaki vatandaşlara ulaşmaya çalıştık. Sonra yanımızda getirdiğimiz yardımları dağıttık. Deprem sonrası karanlığa bürünen şehri bitmek bilmeyen ambulans sirenleri ve helikopter sesleri sarmıştı. Herkesin tek istediği enkaz altından bir ses duyabilmekti. Sabaha kadar nöbet tuttuğumuz enkazın başında aralıklarla hep bir ağızdan “Sesimi duyan var mı” diye bağırıyorduk. Aradan bir ay geçti. Bölgedeki gelişmeleri takip etmek için Hatay’a doğru tekrar yola çıktık.
13 saatlik araba yolculuğunun ardından şehre vardık. Bazı bölgelerde sokak lambaları yanıyor. Çevre illerden giden ekipler yeraltı kablolarını ve trafoları onarıyor. Hava da şubat ayındaki kadar soğuk değil, gündüz
19-22 derece civarında seyrediyor. Kentte yaşayanlar yaralarını sarmaya çalışıyor. Gönüllü ekiplerin birçoğu 20 gün önce kentten ayrılmış. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Bahçelievler Belediyesi gibi ekipler bölgede çalışmalarına devam ediyor. Şehir merkezine girdiğimizde çadırkentleri görüyoruz. Daha önce geldiğimizde duyduğumuz ambulans sirenlerinin yerini şimdi çadırkentlerdeki çocukların sesleri almış. Narlıca Mahallesi’ndeki sesleri takip edip Narlıca 1 Çadır Kenti’ni ziyaret ediyoruz...

class=”medyanet-inline-adv”>

‘Biz hiç terk etmedik ki geri dönelim’

Kentleri askerler koruyor

Halkbank’ın organizasyonuyla bölgeye giden kalabalık animasyon ekibi çocuklara moral vermek için animasyon ve çizgi film gösterimleri yapıyor. Çadırların arasında sirk ekibi ve akrobatlar dolaşıyor. Çocukların yüzleri gülüyor. Mersin Milli Eğitim Bakanlığı Arama ve Kurtarma Birimi (Mersin MEB AKUB) ekibi tarafından yönetilen Narlıca 1 Çadır Kenti epey büyük. 257 çadırda 2 bin 300 kişi ikamet ediyor. Burada kalan depremzedelerin genel ihtiyaçlarını giderebilecekleri tuvalet ve duşların yanı sıra çamaşırhane, sağlık çadırı, aşevleri, yemekhane, çocuklar için etkinlik, ilköğretim çadırı, mescit, sosyal gelişim ve psikososyal çadırları da var.Çadırkentin güvenliğiyse yaklaşık 100 asker tarafından sağlanıyor. Etrafta koşuşturan çocuklar, yıkadıkları çamaşırları çadırların arasına gerdikleri ipe asan kadınlar, aşevi ve yemekhanede yemek sırasının gelmesini bekleyen depremzedeler görüyoruz. Birçoğu bugününü kurtarmış görünse de geleceğe endişeli gözlerle baktıklarını öğreniyoruz.

class=”medyanet-inline-adv”>

‘Antakya her şeyimiz’

Oradan ayrılıp Hatay’ın yıkımdan en çok etkilenen bölgesi 600 Konutlar’a doğru yola çıkıyoruz. Pek çok enkaz ilk günlerde ziyaret ettiğimiz şekilde yerinde duruyor. Yıkılmayan hasarlı 3-5 binaysa 2000 yılından sonra inşa edilmiş. Bu binalarda yaşayanlar molozların arasından eşyasını toplamak için 1 aydır bekliyorlar. 64 yaşındaki Mehmet Gezer “Eşyalarımızı yeni almaya başladık. 1 hafta-20 gün içinde 600 Konutlar’ın da komple yıkılacağı söyleniyor. Eşyalarımızın bir kısmını nakliyeciyle gönderdik. Ufak eşyalarımızı da aracımızla götüreceğiz” diyor. Antakya’yı terk etmeyi düşünmediğinin altını çizen Mehmet Bey’e bu süreçten sonra ne yapacaklarını soruyorum, “Deprem yönetmeliğine uygun olmayan,
98 yılında yapılan binaların hepsi moloz yığını oldu. Sadece ayakta gördüğünüz 3-5 bina hasarlı olarak ayakta. Şimdi müteahhit ve valilik sözleşme yapmışlar, ihaleye çıkarmışlar. Burayı yakın zamanda yıkacaklar. Şimdilik bir hareket yok. Evimizi kaybettik, Niğde’de akrabaların yanında kalıyoruz. Devlet destek olursa, kira yardımı alırsak evlerimiz bitene kadar orada ev tutacağız. Burayı terk etme imkânımız yok. Antakya her şeyimiz. Birkaç yıl idare ederiz ama dönüp dolaşıp geleceğimiz yer burası” diyor.

class=”medyanet-inline-adv”>

‘Biz hiç terk etmedik ki geri dönelim’

‘Üç gün sonra çıkardım’

600 Konutlar’daki yıkımdan etkilenen bir diğer kişiyse Karayolları’nda çalışan 47 yaşındaki Mehmet Kılıç. Depremin gerçekleştiği saatlerde kar küreme işinde çalışan Kılıç, depremi duyar duymaz ailesine koşmuş ama eviyle birlikte
dünyası yıkılmış. “97’den beri
600 Konutlar’da oturuyordum. İki dairem vardı; biri oğlumun, biri benimdi. Deprem olduğu gün Yayladağı’nda kar yağmıştı, kar kürüyorduk, işteydim. Ailem evdeydi. İşimi bırakıp sabah buraya geldiğimde binanın enkazıyla karşılaştım. Eşim ve üç çocuğum enkaz altında kaldı. Onları üç gün sonra çıkardım. Şu an oğlumun kalan eşyalarını almaya çalışıyorum. 600 Konutlar’da depremden sonra 10 gün kadar çalışıldı, enkaz altındaki insanlar çıktıktan sonra burada hiçbir çalışma olmadı. Binadan eşya alırken korkmuyoruz, elimizde tek kalan bunlar. Kalacak yerim yok, kalan eşyalardan başka bir şeyim yok” diye anlatıyor.

class=”medyanet-inline-adv”>

‘Hâlâ korkuyoruz’

600 Konutlar’da evi göçük altında kalan Nuri Çetin Derviş ise oğlu ve akrabalarıyla enkaz altından çıkardıklarını, telefonunun kamerasından, evin annesine gösteriyor. “Deprem anında ailecek son saniyede çıktık. Şansımız yaver gitti. Anında 45-50 bina çöktü. Hâlâ korkuyoruz ama mecburen kurtarabildiğimiz eşyalarımızı almaya çalışıyoruz. Terk edilmiş bir şehir. Canlı aramaları yapıldıktan sonra burası terk edildi, bitti. Yanımızdaki bina devrilmediği için biraz korkarak eşya çıkarıyoruz. Bir halı, üç beş parça pantolon, bir tepsi çıkardık. Kendimizi avutuyoruz. Hepsi bu…”

Yıkılan evlerinin başında…

Hatay’da enkaz kaldırma çalışmaları devam ediyor. Atatürk Bulvarı ve Cebrail Mahallesi yıkımın en yoğun olduğu bölgelerden. Enkazda çalışan makinelerin çıkardığı tozdan göz gözü görmüyor, itfaiye tozu engellemek için molozlara su sıkıyor. Öte tarafta yıkılan evlerinin başında aileler, çocuklar, maskeleri olmaksızın eşyalarını çıkarmaya çalışıyorlar. Kayınpederinin yıkılan evinin önünde beklerken gördüğümüz 33 yaşındaki Ceyla Alkın, iki çocuk annesi. Eşi depremin gerçekleştiği saatte uyanık olduğu için ailecek canlarını kurtarabilmişler. Ama evleri ve aynı binadaki dönerci restoranları enkaz altında kalmış. “Her gün gelip çalışma var mı diye bakıyoruz. Yani mal canın yongası artık, onun derdine girdik. Takılarımızı, işyerimizdeki günlük ciromuzu falan almaya geliyoruz. Burada kayınpederimizin evindeki eşyaları çıkarmaya çalışıyoruz. Molozların ne zaman kalkacağına dair bilgi vermiyorlar. Deprem sırasında eşim telefonunda oyun oynuyordu. Deprem başlayınca hızlı hareket ettik. Çocukların birini o, birini ben aldım. Elektrik bile kesilmemişti, 23’üncü saniyede aşağıdaydık. O sırada bütün binalar çöktü. Arsuz’da yazlığa geçtik ama sürekli artçı deprem oluyor, evde kalamıyoruz. Bahçeye kurduğumuz çadırda, arabada kalıyoruz. Çocuklara daha okul ayarlayamadık. Hatay’da depremin ilk 4 günü kimse yoktu. Bakın, şimdi de kimse yok. Çadırkentler kurdular. Şimdi sadece polisler, askerler, şehrin göbeğindeki aşevleri var. Buralar hep kalabalıktı, hemen hemen 15 gündür kimse kalmadı. Biz yine yıkık şehirle baş başayız. AFAD’ın verdiği yardım bugün yattı bana. Ölen mi kurtuldu kalan mı bilmiyoruz. Bu şehri bir yılda ayağa kaldıracağız diyorlar, nasıl kaldıracaklar? Sağlam tek bina var mı? Yok!”

class=”medyanet-inline-adv”>

‘Mal canın yongası’

Enkazdan eşyasını çıkarmaya çalışanlardan bir diğeri de 58 yaşındaki Niyazi Aydın. “Kayınbiraderimi kaybettik, akraba, tanıdık, eş, dost, arkadaş kaybımız çok. Allah mekânlarını cennet etsin. Bugün ne kurtarabiliriz diye yeğenimin evine geldik. ‘Mal canın yongasıdır’ derler. Çocukların oyuncakları, giyecekleri, ayakkabıları ne varsa, ne kurtarabilirsek onları alacağız. Burada asansörlü nakliye araçlarına, sadece bir saatlik iş için 4 bin lira istiyorlar, 10 bin liraya kadar çıkıyor fiyat. Nakliyeciler sürekli bu işi yaptıkları için daha cesur giriyorlar içeri. Buradan 30 kilometre ilerideki köye, nakliye için 3 bin lira istediler. Şehirden şehire ücret 10 bin liraya kadar çıkıyor. Ne tutturabilirlerse… Yazık günah bu insanlara, zaten Allah vurmuş. Güvenlik güçleri adresi kontrol edip burada oturanın TC kimlik numarasına bakıyorlar, uyuşuyorsa izin veriyorlar girmene. Uyuşmuyorsa zaten yağma olmasın diye yakalıyorlar. Canım Antakya’mın durumu çok kötü.”

Kebapçılar sokaklarda

Hatay’da pek çok restoran günler sonra tekrar kapılarını açmış. Ada Kebap ve Efe Kebap telefonla sipariş alıyor. Bunun yanı sıra şehrin pek çok noktasında seyyar kebapçılar da müşterilerine hizmet veriyor. Gelenlerin büyük bir kısmı asker ve polislerden oluşuyor. Muhsin Bekçi, 600 Konutlar’ın yakınındaki kebap dükkânını depremden 1 ay sonra açmış. Moloz yığınına rağmen ekmek kapısı deyip müşterilerine hizmet veriyor. Bekçi, mevcut koşulları şöyle anlatıyor: “6 Şubat depremlerinden sonra birkaç gün kendimize gelemedik, yakınlarımızı enkazdan çıkardık. Sonra ailemi İzmir’de kardeşimin yanına yerleştirdim. Çocuklarım okula başladı. Ben de bir umutla gelip dükkânımı açtım. Hayatımızı sürdürebilmek için çalışmam gerek çünkü çok ciddi ihtiyaçlarımız var artık. Evimiz yok, işyerimiz berbat durumda. Toparlanmaya çalışıyoruz. Burada pek yerli insan kalmadı. Kalanlar da çok uzakta. Konteynerlerde, çadırlarda yaşıyorlar ya da başka şehirlere gittiler. Bizden yemek alanlar askerler, polisler, AFAD ekipleri, Telekom ve belediye görevlileri. Dükkâna gelmek için her gün 80 kilometre yol yapıyorum. Köyde, çadırda kalıyorum. Başka şehirlere gitmek istemiyorum. Burada doğdum, büyüdüm. Tekrar Hatay’ı ayağa kaldırabilmek için benim de faydam olsun diye uğraşıyorum. Bu şehir, halkı geri döndüğü zaman ayağa kalkacak.”

 ‘Kendim gitmedim ama çocuklarımı gönderdim’

Hatay’dan 1 saat 45 dakikalık yolla Kahramanmaraş’a varıyoruz. Şehirde yaşam Hatay’a göre daha hareketli olsa da enkazın durumu aynı. Burada olduğumuz kısa süre içinde Hacılar ilçesinde 4,6, merkezde de 3,9 büyüklüğünde depremler yaşandı. Bir süre sonra kamyon ve kepçelerin yarattığı sarsıntıyla depremi pek ayırt edemiyorsunuz. Musluklardan şebeke suyu akıyor ama içilmiyor. Şehirde elektrik var, doğalgaz yok. Gönüllülerin birçoğu Kahramanmaraş’tan gitmiş, kalanlarsa çadırkentlerde çalışıyor. Binevler ve Tekerek caddelerinin olduğu bölge yeni yapılaşmadan dolayı depremde çok hasar görmemiş. Kafeler, restoranlar açık. Ama şehir merkezinde durum kötü. Ebrar Sitesi’nin olduğu Trabzon Caddesi, Azerbaycan Bulvarı ve Şazibey Mahallesi’nde yıkım büyük ama esnaf dükkânlarını bırakmıyor. Örneğin Merve Market’in sahibi Hatice Hanım (Avcı) bakkalını ilk günden açmış. “Maraşlıyım, mahalle bakkalıyım. Depremde evimiz hafif hasar gördü, bakkalımızın içindeki malzemeler kırılıp döküldü. Arka sokakta çadırda kalıyoruz. Biz Kahramanmaraş’tan gitmeyi hiç düşünmedik. İlk gün geldik, dükkânı açtık, dökülenleri topladık. Su, bisküvi ne varsa yardım amaçlı onları insanımıza dağıttık. Ekmek bulamadığımız günlerde ateş yaktık, herkese haşlanmış patates dağıttık. Kahramanmaraş’ta durum iyi değil. Ben kendim gitmedim ama çocuklarımı başka şehirlere gönderdim. Biz burayı terk etmeyi düşünmüyoruz. Çünkü bu şehir bizim, bu insanlar bizim. Şu anda amacımız para kazanmak değil. Sadece sosyal yaşamın devam ettiğini insanlara göstermek istiyoruz.”

‘Biz hiç terk etmedik ki geri dönelim’

‘Bu bayrak inmez, bu millet bir yere gitmez’
Mehmet Serkan Sincan,
(50) Nostalji Dükkân, Antakya

◊ Depremden sonra üçüncü kez geldim dükkâna. Tüm milli bayramlarda olduğu gibi bayrağımızı açtım. “Bu bayrak inmez, bu ezan susmaz ve bu millet bir yere gitmez” deyip kaldık burada. Enkaza, dostumuzun yardımına koştuk. “Hatay’ın boşaltılması isteniyor, salgın hastalık var, devlet yardım etmiyor, su yok” diye sosyal medyada dönen bazı palavralar vardı. “Hatay bitti, yok oldu” dendi. Öyle bir şey yok. Gerçekler açık, net. Burada kalanlar gördü, kaçıp gidenler göremedi.

◊ Yok olan bölge belli, Eski Antakya’nın bir kısmı, Akevler, Cumhuriyet Mahallesi, Armutlu’nun bir kısmı ve münferit olarak bazı binalar yıkıldı. Ama genel olarak yüzde 70’i ayakta memleketin. Antakya yok olmadı! Gurbete giden Antakyalıların bir kısmı geri dönmeye başladı çünkü her şey çok pahalı. Ben gurbetçi olarak biliyorum, çok zor şartlar. Oradaki hayırseverler sana 1-2 ay bakar. Sonra rezil olursun. Boşanmalar artar, evine ekmek götüremezsin. Güzel kardeşim gel memleketine. Şimdi çoğu geldi, çadırkentlerde, konteynerlerde memleketinde kalıyor. Belediyeler burada bizi sonsuz destekliyorlar. Benim tahminim bu caddede 3 ay sonra 10-15 esnaf açık oluruz inşallah.

◊ Antakya’da benim gibi yüzlerce cesur yürek var. Ama keşke binlerce olsaydık. Kalsaydık, terk etmeseydik memleketimizi. Akdeniz Mahallesi’nde enkaz çalışmalarına gittiğimde bir duvar yazısı görmüştüm. Şöyle yazıyordu: ‘Biz hiç terk etmedik ki geri dönelim.’ Biz hiç terk etmedik arkadaş!

◊ Polonyalı bir gazeteci vardı, onunla konuşuyorduk… Enkazdan çıkan kaset koleksiyonumdan Pink Floyd’un ‘Wish You Were Here’ şarkısı denk geldi. Sonra sosyal medyadan herkes paylaştı.

 

ALINTI KAYNAK: https://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hurriyet-pazar/biz-hic-terk-etmedik-ki-geri-donelim-42232679

Yorumlar

deneme bonusu veren siteler kurtkoy escort ümraniye escort ataşehir escort kadıköy escort anadolu yakası escort bursa escort bursa escort maltepe escort ataşehir escort pendik escort kartal escort ataşehir escort kurtköy escort işli escort istanbul escort bakrky escort mecidiyeky escort ili escort